19 Mayıs 2012 Cumartesi

TÖVBEKAR BARBİE (!)



Merhaba çilek kokulu duş jeli tatlığındaki okuyucularım.

Lafı fazla uzatmadan derin bilgilerle dolu yazıma başlıyorum... :)

İlk kez bir New York oyuncak fuarında satılmaya başlanan Barbie bebekler, o güne kadar insanların alışmış oldukları standart bebeklerden oldukça farklıydı. 30 cm. boyundaki bu güzel bebek, öbürleri gibi yatar yatmaz uyuyan, bir yerine bastırınca feryadı basan cinseten değildi. İnce belli, uzun bacaklı ve çok bakımlıydı. Tuvalet masasına oturup süslenip püslenmeye, gardırop karşısına geçip soyunup giyinmeye bayılıyordu. Varsa yoksa makyaj, kıyafet, balo, parti... Ne iş yaptığını, nerede okuduğunu bilmezdiniz. Elinde pek kitap görmezdiniz. Kimliksizdi. Ama şık ve güzeldi. Soyup giydirebilir, banyoda yıkayıp saçını tarayabilir, aynı yastığa baş koyup yanak yanağa yatabilirdiniz. Seri üretim çağının hızı, oyuncak sektörüne de damgasını vurunca Barbie çeşitleri de çoğaldı. İnsanoğlu tek eşle ömür geçirme dönemini kapatırken, çocuklar da tek bebekle büyüme huyuna veda etti. "Bir Barbie yetmez" sloganıyla tüketim kamçılandı. Bir anda çeşit çeşit, renk renk Barbie'ler çıktı piyasaya. Sarışın sevene bomba gibi sarışun, esmer isteyene kıvırcık saçlı bir zenci.. Artık Barbie, dünya çapında düşlenen bir prototipti. Kızlar onun gibi olmak istiyordu; erkeklerse onun gibi biriyle olmak...

Barbie'nin çok çalkantılı bir de aşk hayatı vardı sevgili okuyucu. Paul ve Ken...

Bu iki yakışıklı ile gönlünü eğlendiren Barbie, kah Paul'un arabasında, kah Ken'in pembe evinde hemşire kılığında görülüyordu...

Bu günahlarla dolu hafif meşrep hayatın ne ara son bulduğu anlaşılamamış olsa da, BARBİE ARTIK İMANA GELDİ!

O artık Sultanahmet'te cami gezilerine katılan, ev sohbetlerine giden, taşıdığı puset'e köpeğinin türbanlı yavrusunu koyacak kadar da merhametli biri... (!)

NE DİYORUM LAN BEN?!


ASLINDA ŞUNU DEMEYE ÇALIŞIYORUM:

Bir oyuncak bebeği dahi tahrik unsuru olarak görüp onu minik minik kutular içine hapsetmek, dahası bunu ''çocukların kişisel gelişimi için'' yalanı altında yapabilmek nasıl bir şey acaba?









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder