6 Mayıs 2012 Pazar

FACEBOOK...




Merhaba canısı, ömrümün yarısı, ben senden ayrılmam, alnımın yazısı okuyucularım.
Yazımın başlığını bir sosyolog havasıyla yazdığımın farkındayım. Sizde ilk okuduğunuzda ciddi bir şeyden bahsedeceğim sandınız değil mi? Elbette hayır sevdiceklerim, elbette hayır bal dudaklılarım… (oha! üç nokta koyuyorum fark ettiniz mi?) Ben sadece ”Profilini göster, sana kim olduğunu söyleyeyim.”  (merhaba ben Saadettin Teksoy!) temalı bir yazı yazıp defolacağım.
  • Facebook bilindiği gibi bir sosyal ağ şeysi. Böyle profilimize en güzel fotoğraflarımızı koyduğumuz, durum güncellemeleri yaptığımız, şarkı-türkü- güldürmeli videolar paylaştığımız yer işte.
”Çok zaman alıyo yeaa” veya ”Ay yok! Ben sadece haberleşmek için kullanıyorum” diye attığımız palavralara rağmen, hepimiz onu çok seviyoruz itiraf edelim.
in a relationship’lere girip tüm millete sevgilim var diye hava atmalar, Can Yücel’den alıntılar yapmalar olsun pek bir güzel- pek bir hoş tamam. Durum güncellemelerimizle böyle millet bizim ne kadar kültürlü ne kadar marjinal kişilikler olduğumuzu falan anlıyor ya hani, ona da pekala- pek güzel. her şey süper. ama bişeyi anlamıyorum ve sanırım hiç bir zaman da anlamıycam.

’bu videoyu paylaşmayan beni arkadaş listesinden silsin’

NEDİR LAN BU?!
Nası bir mantık bu? Bunu paylaşmayan beni silsin’miş… Lan zaten seni arkadaş listeme kabul ederek en büyük acıyı burada ben yaşıyorum! Hayır yani, bu arkadaşların paylaştıklarını beğenip bende paylaşsam bunların kazanımları acaba ne olacak? Para falan mı kazanacaklar? Eğer işin ucunda para varsa bende yapayım!
Bir diğer Facebook modası da oyunlar. Poker, okey, FarmVille, Sims… gibi çeşit çeşit oyunlar oynayan arkadaşlardan gelen davetler insanı tüketiyor. Sadece oyun davetleri de değil, böyle ilkokul hocanızın oyundaki para puanları bittiği için size yolladığı yardım daveti de cabası. Şimdi seni okutan o güzide insandan gelen yardım çağrısına kulak tıkamak gerçekten insanın içini parçalıyor be.

Bir de doğum günü mevzusu var. Facebook olmadan önce doğum gününüzü kutlayan, hatırlayan kişi sayısı, Facebook sayesinde %100 arttı. ”Doğum günün kutlu olsun canımsss.” mesajlarıyla dolup taşan profiliniz sizi görünüşte çok popili yapıyor değil mi?.

Peki ortak Facebook hesabı açan aptal sevgililerin hiç mi suçu yok sevdiceklerim? Bunlar bir de tüm özel hayatlarını falan belirtiyorlar orada. ”Aşkımla bebek’te mojito keyfi :)) ” şeklinde durum güncellemesi yapan arkadaşlarınız mutlaka vardır. Evet, hepimiz onlara sinir oluyoruz. İtiraf edelim. Lan bana ne sizin keyfinizden? Bana ne sizin sokmalı-sokuşturmalı erotik aşkınızdan? Tövbeee…
Bir de ergenuslarımız var… Fotoğraflarının altına, ”beqen qeC, beqLeme yapma yaaff” yazan, bunu yazacak kadar kendine güvenen ve her fotoğrafı için ”resmimi beqen qanqa” diye kişisel mesaj atanlar var. Canım o resim değil fotoğraf! Ayrıca o ne özgüven o?

”X’i Seven 1 Milyon Kişi Bulabilirim” gruplarının sayısı ise hiç de azımsanacak gibi dğil. Lan sen o 1 milyon kişiyle ne yapacaksın bi desene bana?! Napcanız oğluuuum? Nası bi travma yaşıyorsunuz lan?

”Aşk acısı delected” insanları var bir de. Bunların hepsi birer Emre Aydın. Sürekli mutsuzlar. Sürekli acı çekiyorlar. Ama yolda gör, yüzü gülüyor şerefsizin. Lan hani mutsuzdun sen?
Bir de aile dostu olanlar ve akrabaların yarattığı terör ortamı var. Her paylaşımın altına, ”çok beğendim. ailene selam canım.” yazarlar falan. Bunu görünce böyle bir ter boşalması, bir sinir harbi…

(daha ne yazacağıdım ki?)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder